İstanbul, Türkiye'de Boğaz manzaralı en iyi 10 otel

Bana göre, bu İstanbul'daki Boğaziçi kıyısındaki en lüks otel. Genel olarak mantıklı çünkü Kempinski markası kendini gösteriyor. Ancak yorumlara bakılırsa, boğazın en pintoresk manzarası tam olarak bu binanın pencerelerinden açılıyor. Tabii ki, konum benim için çok pratik değil. Turistik merkeze daha yakın kalmayı tercih ederdim; sonuçta şehirdeki ilk deneyimim, ama bunun bazı dezavantajları olmalı.

Otel web sitesinde, Boğaz manzaralı odalar için birkaç seçenek buldum, neredeyse her kategoriyi seçebilirsiniz. Elbette, sadece benim için bir süite gerek yok, ama Ciragan markasına ait bir çift kişilik oda mükemmel olurdu. En güzel yanı, rahat bir kanepe ve masa ile geniş bir balkona sahip olması ve sabahları orada Türk kahvesi yudumlamayı hayal edebiliyorum! Ayrıca, oradan sadece boğaz ve karşı kıyı değil, aynı zamanda şehrin Avrupa ve Asya yakalarını birleştiren ünlü Boğaziçi Köprüsü'nü de görebilmek harika. Özellikle gece aydınlatmalar açıldığında, gerçeküstü bir görünüm sunuyor! 

Her ihtimale karşı, Boğaz manzaralı bir oda için biraz ek ücret olduğunu belirtmeliyim, ancak kesinlikle buna değer! Ayrıca, otelin birinci sırada olduğunu bilmek de sevindirici; bu, neredeyse boğazın kıyısında yaşayacağım anlamına geliyor. Havuz alanından ve kıyı boyunca uzanan eşsiz yürüme yolu boyunca mükemmel bir şekilde görünüyor. Temelde, her zaman gezinebileceğim çok manzaralı özel bir su kenarım olacak!

Otel, şehrin Avrupa yakasında Beşiktaş semtinde yer almaktadır. Merkezde olmamasına rağmen, oraya çok hızlı bir şekilde ulaşabiliyorum. Neyse ki, bu bölgede genellikle trafik sıkışıklığı olmuyor; bu İstanbul için nadir bir durum. Genel olarak, haritaya bakarak, buranın yürüme mesafesinde birkaç üniversitenin bulunduğu bir üniversite bölgesi olduğu söylenebilir. Bence burası birçok kafe ve restorana ev sahipliği yapıyor, ayrıca karşıda muhteşem bir Osmanlı sarayının yer aldığı devasa Yıldız Parkı var. Kamu ulaşım duraklarının otelin hemen yanında olması harika; merkezde yaklaşık 10 dakikada aktarmasız gidebiliyorum. Ünlü Dolmabahçe Sarayı da çok uzak değil; elbette orayı ziyaret etmeyi planlıyorum. 

Doğruyu söylemek gerekirse, böyle büyük otellerden pek hoşlanmıyorum; otantik şehir otellerini tercih ediyorum, ancak Ciragan Sarayı manzaraları ve güzel alanlarıyla beni kendine çekti. Görünüşe göre, seyahatim sırasında kentsel turizmi birinci sınıf bir tatil köyünde dinlenmeyle birleştirme imkanım olacak. Sabah uyanıp havuzda yüzmek ve ardından herkesin damak tadına uygun geniş bir yemek seçeneğiyle kahvaltıya gitmek güzel olacak. 

Genel olarak, bu yıl o kadar çok çalıştım ki, kendime en lüks iç mekanlarda gerçek bir tatil hediye etmek istiyorum. Ve dürüst olmak gerekirse, bu otel gerçekten Türk dizilerindeki lüks sarayları hatırlatıyor – burada kalmayı çok isterim! Bu arada, buradaki odalar gerçekten inanılmaz: geniş, güzel ve konforlu. Arkadaşlarımla veya ailemle gidecek olsam, kesinlikle büyük bir iki katlı süit rezerve ederdim! Dahası, incelemelerde herkes personeli övüyor; nazik, cana yakın olduklarını ve ayrıca İngilizceyi iyi bildiklerini söylüyorlar.

Şehrin en iyi otellerini düşündüğüm için The Ritz-Carlton'ı göz ardı edemem. Öncelikle, bu yüksek bina hemen hemen her yerden görülebileceğinden çok kolayca fark ediliyor. İkincisi, sadece Boğaziçi'nin değil, aynı zamanda tüm şehrin harika manzarasından dolayı. Hemen belirtmek isterim ki, yeni olmaktan uzak, ancak mükemmel bir durumda ve rezervasyon sayısına bakılırsa, son derece popüler.

Bu, ne kadar yükseğe çıkarsanız, manzaranın o kadar güzel olacağı bir durum! Bana uygun iki seçenek gördüm: biraz daha ucuz olan Boğaz'ın kısmi manzarasına sahip bir oda ve üst katlarda doğrudan manzaraya sahip bir oda. Herhangi bir kategoriyi seçebilirim, ama yine de benim için devasa bir süite ihtiyaç yok. 

Ama umarım bir gün arkadaşlarım ve ben büyük bir teraslı imza Nobu süitini rezerve ederiz! Orada kalınabileceğini düşünüyorum, çünkü neredeyse tüm şehir merkezine, boğaza ve hatta İstanbul'un Asya tarafına bakıyor. Bu yüzden The Ritz-Carlton'ı sevmemin tam nedeni de bu - Boğaz'ın yanı sıra şehri de görebiliyorsunuz, bu hemen iki kat artı! 

Doğrudan boğaz manzarasına sahip bir Premium oda seçtim. Bu arada, tüm odalarda devasa, neredeyse panoramik pencereler var. Bu da gerçekten harika! Ayrıca, çatıda muhteşem bir açık havuz olduğunu belirtmek isterim. İşte burada gerçekten göz alıcı bir manzaranın tadını çıkarabilirsiniz! Sıcak bir günde İstanbul'un tüm manzarasıyla yüzmek ne kadar güzel olurdu, bir düşünün! Sonrasında, otel restoranında akşam yemeğine gideceğim, sadece pencereden rezervasyon yapmayı unutmadığınızdan emin olun! 

Bu otel, önceki otelin aksine, neredeyse şehir merkezinde - Taksim Meydanı ve Dolmabahçe Sarayı arasında bir yerde bulunuyor. Anladığım kadarıyla, bölge bir tepe üzerinde, bu yüzden manzara harika. 

Ama dezavantajları var. Yakınlarda yürüyüş yapacak yerin olmamasını sevmiyorum. Taksim Meydanı'na yürüyebilirsiniz elbette, ama yoğun bir anayoldan gitmek zorunda kalacaksınız, bu da pek cazip değil. Genel olarak, otelin çevresinde sadece yollar var. Taksi veya toplu taşıma ile bir yere gitmek istersem muhtemelen trafikte sıkışıp kalacağım - İstanbul'un yoğun tarihi merkezi böyle. Bu arada, sadece 3 dakikalık yürüme mesafesinde dev bir stadyum, Beşiktaş var, bu yüzden futbol maç günlerinde sokaklar taraftarlarla dolacak.

Yorumları inceledikten sonra, bu otelin mükemmel hizmeti ve güvenilirliği ile sevildiğini fark ettim. Çok yıllık olmasına rağmen ve bazı odaların güncellenmeye ihtiyacı olsa da, hala yüksek talep görüyor. 

Özellik sistemini gerçekten beğeniyorum. Örneğin, kulüp salonuna erişimi olan bir oda rezerve edersem, günde beş öğün yemek, concierge hizmetleri ve spa tedavilerinde indirim alacağım. Harika! Bu arada, spa merkezi gerçekten harika, birçok olumlu yorumu var. Tabii ki, çatı havuzunda yüzmeyi ve Boğaz'ı kuş bakışı görmeyi hayal ediyorum! 

Yorumlarda küçük ama önemli bir dezavantaj olduğunu okudum — zayıf ses yalıtımı! 2. katta, düğünlerin ve partilerin sıkça yapıldığı bir restoran var ve geç saatlerde müzik 10. katta bile duyulabiliyor! Neyse ki, üst katlarda bir oda rezerve etmeyi planlıyorum, bu yüzden gürültü konusunda endişelenmeme gerek kalmayacak. 

Vay! İsviçre Oteli Boğaziçi İstanbul'un fotoğraflarını gördüğümde tek söylediğim şey buydu. Önceki seçenekten gerçekten sadece 5 dakikalık bir yürüme mesafesinde. Çatı terası, havuz ve harika restoranlarla çok güzel bir alana sahip. Ve odalardan açılan manzaralara ne demeli! Yanından geçemedim, ama içinde boş oda kaldığından şüpheliyim.

Bu otelde, her bütçeye uygun Boğaziçi manzaralı büyük sayıda oda buldum. Örneğin, en lüks seçenekler: bir teraslı süit ve bir Residence odası. Daha uygun fiyatlı bir seçenek arıyordum. Boğaziçi manzaralı köşe odasını beğendim. Odaların ana avantajı — panoramik camlar. Elbette, çoğunda balkon yok ama bu kadar büyük pencerelerle manzara yine de etkileyici. 

Bu arada, odalar kendileri çok konforlu, görsel gürültü ve gereksiz detaylardan uzak. Böyle bir minimalizmi gerçekten takdir ediyorum. Boğaziçi’nin muhteşem panoramasına ek olarak, ünlü Dolmabahçe Sarayı ve diğer simgeleri de görebilirsiniz. Odayı terk etmeden şehri yavaşça keşfedebilirsiniz!

Otelin çatı restoranını gerçekten çok beğendim. Fotoğraflara ve yorumlara bakılırsa, bu yer yerel halk tarafından da sevilmekte, çünkü Boğaz ve şehre inanılmaz bir manzara sunuyor. Bunun yanı sıra, harika bir manzara her yerde bana eşlik edecek: havuzda, odada, kahvaltıda veya spada. Elbette, konaklama maliyeti küçük değil, ama buna kesinlikle değer olduğuna inanıyorum!  

Özel teraslı odalar özel bir dikkat gerektiriyor; bunlardan birinde kalmak gerçek bir hayal! Turistler de yorumlarında harika kahvaltılardan bahsediyor ve böyle dost canlısı bir personel ile karşılaşmadıklarını belirtiyorlar! Belki de bu otel benim en büyük favorilerimden biri! Önemli bir olumsuzluk bulamadım.

Seçimdeki bir sonraki otel lüks Four Seasons. Bu otel zincirini bir kez değil, birkaç kez duymuş olduğunuzu düşünüyorum. Öncelikle, deniz kenarında, Dolmabahçe Sarayı'na sadece birkaç dakikalık yürüme mesafesinde yer alıyor. İkincisi, çok güzel bir araziye sahip ve Boğaziçi'ndeki muhteşem terasıyla açık havuz beni gerçekten etkiledi! Ayrıca, yerel süite aşık oldum ve şimdi bunun hakkında daha fazla bilgi vereceğim.

Otelin, boğaz manzaralı pek çok odası yok, bu yüzden dikkatlice seçmeniz gerekiyor. Boğaz manzaralı süit üçüncü katta bulunuyor ve oldukça güzel bir manzara sunuyor. Karşı kıyıdaki Boğaz manzarası ve şehrin Asya tarafının yanı sıra, gece muazzam görünen ünlü Boğaz Köprüsü'nü de görebilirsiniz. Ayrıca, bu bir köşe odasıdır, yani iki tarafta da manzara olacaktır. 

Bu arada, binanın çok yüksek olmamasını ve güzel bir manzarayı engellememesini gerçekten seviyorum. Rezervasyon yaparken odayı dikkatlice seçmelisiniz, çünkü eğer yanlışlıkla avluya veya yola bakan bir odaya atanırsam, çok gürültülü olabileceğini duydum, oldukça üzülürüm! Boğaz manzarası sadece odada değil, otelin tamamında beni karşılayacak. Ve bu harika!

Otel, daha önce bahsettiğim Beşiktaş'ta yer alıyor. Gelişmiş altyapıya sahip güzel bir bölge ve tüm ana cazibe merkezleri çok yakın — bazılarına kolayca yürüyerek gidebilirim. Tabii ki, en hoş olanı, Dolmabahçe Sarayı'nın neredeyse kapı komşusu olması. Orada genellikle çok uzun kuyruklar olduğunu duydum, bu yüzden erken gelmeyi ve ilklerden biri olarak bilet almayı çok isterim.

Ayrıca, Beşiktaş feribot iskelesinin 5 dakikalık yürüme mesafesinde olmasından dolayı heyecanlıyım, ancak otelin kendi rıhtımı var. Oradan Anadolu yakasına hareket etmenin mümkün olup olmadığını merak ediyorum? Bu arada, bina, seçtiğim başka bir yere — Çırağan Palace Kempinski'ye — yakın bir konumda. Anladığım kadarıyla, bu çok avantajlı bir konum — pratikte şehir merkezinde ama deniz kenarında.

Oteldeki sıcak atmosferi ve lüks alanlarını çok seviyorum. Şu açık havuzuna bir bakın! Ve Boğaziçi'ndeki restoranda akşam yemeği yemenin ne kadar güzel olacağını hayal edin. Bunun için bina dışına çıkmama bile gerek kalmayacak, bu harika. İçerideki her şey harika görünüyor: kraliyet tarzı iç mekanlar, yüksek tavanlar ve bolca dinlenme alanı. Bir spa, hamam ve spor salonu bulduğuma çok sevindim - bu üç şey tatilimi tamamlayan unsurlar. 

Buradaki kahvaltılar harika, çok çeşitli bir büfesi var. Bu arada, eğer bir süit rezervasyonu yaparsam, kişisel bir konsiyerjim olacak. Buna alışık değilim ama tatilimi organize etmenin çok daha kolay olacağını düşünüyorum. 

Elbette, bazı turistler, incelemelerde biraz eski tarz mobilyalar ve havuz kenarındaki yıpranmış şezlonglar hakkında şikayet ediyor, ama bu benim için pek önemli değil! Başka olumsuz yorum bulamadım. 

Önceki otelin yakınında haritayı incelerken, başka bir harika seçeneğe rastladım. Shangri-La Bosphorus kesinlikle Four Seasons'dan daha mütevazı, ancak Bosphorus manzaralı teraslara sahip lüks odalarıyla kesinlikle öne çıkıyor. Kabul edelim ki, pencereden bir manzara görmek bir şey, kendi geniş terasınıza sahip olup kahvaltı yapabilmek başka bir şey. Güvenliğe özel bir önem verildiğini de beğendim, örneğin, girişte güvenlik kontrolleri ve güvenilir korumalar var. Bizim zamanımızda bu çok önemli!

Bu otelde, Boğaz manzaralı birkaç oda buldum: bir teraslı standart oda, teraslı bir junior süit, teraslı bir temsilci süiti, süper süit, Premier oda ve boğazın kısmi manzarasına sahip bir deluxe oda. Web sitesinde neredeyse her odanın bir şekilde Boğaz manzarasına sahip olduğu belirtiliyor; sadece doğrudan mı yoksa kısmi mi bir manzara tercih edeceğinizi seçmeniz gerekiyor. Bu arada, teras olmayan odalarda büyük panoramik pencereler var, bu da gerçekten çok güzel! 

Teraslı junior süit benim favorim oldu — yalnızca benim için mükemmel bir seçenek. Odamda kahvaltı sipariş etmeyi ve boğaz manzarası eşliğinde bir fincan kahvenin tadını çıkarmayı dört gözle bekliyorum! Ancak oda beni çok etkilemedi; içinde özel bir şey yok ama belirgin bir eksikliğini de söyleyemem. 

Konum, önceki otelden çok farklı değil. Sadece Beşiktaş iskelesinin tam girişte olduğunu belirtmek istiyorum - Boğaz boyunca yürüyüş yapmak istediğimde çok kullanışlı. Ayrıca, Dolmabahçe Sarayı ve Millî Resim Müzesi de yakınlarda bulunuyor. 

Size yakınlarda bulunan başka harika bir yerden bahsetmek istiyorum - Türk denizciliğinin tarihine adanmış Deniz Müzesi, ki bu gerçekten büyük bir talep görüyor. Bu bölgeyi de seviyorum çünkü İstanbul'un tarihi merkezinde olduğu gibi bu kadar çok turist yok, buraya sadece yarım saatte ulaşabiliyorum. Bu arada, yol çok manzaralı olacak!

Bu otel, önceki seçeneklere göre nesnel olarak daha basit, bu dış görünümünden bile belli. Ama, kraliyet iç mekanlarının ve eski bir binanın eksikliğine rağmen, içinde ihtiyaç duyduğum her şey var: bir Türk hamamı ile spa, teraslı iki harika restoran, bir spor salonu ve bir havuz. Ayrıca, Çin çayı ve hamur işlerinin tadımı ile bir kung fu çay seremonisi de var. Buna katılmak çok isterim, çünkü Çin'i ve genel olarak Asya kültürünü çok seviyorum. Odalar yeterince iyi, genelde büyük pencereleri ve aydınlık iç mekanları seviyorum. En olumlu yorumlar spayla ilgili. Doğrudan odanıza bir masör siparişi verebileceğinizi ve yerel Türk hamamının şehirdeki en iyi hamamlardan biri olduğunu söylüyorlar! Tatili biraz olumsuz etkileyebilecek tek şey, havaalanına gidiş-dönüş için gereksiz derecede yüksek fiyatlar. Bu durumu önceden öğrendiğim için iyi oldu; bunun yerine taksi hizmetlerini kullanmayı tercih ederim.

Elbette, dünya çapında ünlü Hilton otelinin yanından geçemezdim. Evet, önceki seçenekler kadar otantik ve lüks değil, ve boğaz kenarında da yer almıyor. Ama çok daha uygun fiyatlı ve odaları sadece Boğaz'a değil, aynı zamanda şehre de güzel bir manzara sunuyor. Dürüst olmak gerekirse, başlangıçta diğerlerinde manzaralı boş oda yoksa yedek bir seçenek olarak düşündüm. Ancak, yorumları inceledikten ve tüm fotoğrafları yakından inceledikten sonra, bunun hafife alınmaması gerektiğini fark ettim! 

Hotel, bir tepe üzerinde yer alıyor, bu nedenle odalardan manzara çok etkileyici. Elbette, en iyi manzara üst katlardan olacaktır. Örneğin, Boğaz Süiti veya Executive Oda benim gereksinimlerime mükemmel bir şekilde uyuyor. Odaların, çay içebileceğiniz veya sadece boğaz manzarası eşliğinde dinlenebileceğiniz rahat sandalyeleri olan bir balkona sahip olmasını gerçekten seviyorum. Ayrıca panoramik pencere de var. Odalar kendileri çok büyük değil ve dekor olarak oldukça standart. Ama benim için, önemli olan manzara! Diğer harika bir seçenek de mini mutfaklı dev Executive Süit, bu çocuklu aileler için mükemmel olacaktır. Genel olarak, 4. kattan daha düşük bir oda ayırtmanızı önermiyorum; orada boğaz manzarası bulamayacaksınız, ama kalan katlardan herhangi birini seçebilirsiniz.

Otel, İBB Maçka Demokrasi Parkı'nın hemen karşısında, neredeyse şehir merkezinde yer almaktadır. Ancak, hemen yanında gördüğüm tek şey geçiş yolları ve caddeler. Bu beni pek mutlu etmiyor. Anlaşılan o ki, bir yere yürüyerek gitmek problemli olacak ve her gün taksi kullanmaya hazır değilim. Üstelik, yakınlarda restoran veya dükkan da yok. Elbette, Taksim Meydanı ve ana turistik yerlere oldukça hızlı, 5-10 dakikada ulaşabilirim, ama yine de daha gelişmiş bir altyapıya sahip, daha resmedilebilir bir bölgede yaşamayı tercih ederim. 

Açık olmak gerekirse, bina çok etkileyici görünmüyor, ama içinde oldukça güzel: bir spa, birkaç restoran var, bunlardan biri en üst katta (orada şehrin harika manzarası var!), güzel bir bahçeye sahip iç avlu ve bir açık havuz. Şehir merkezinde olmasına rağmen, bir tatil köyünde gibi hissedebilmek harika. Otelin serin bir yeşil alanı var — beton ormanlarının ortasında gerçek bir vaha. Ve orada yaşayan kediler var! Çok sayıda var, ama onlara sevecenlik gösterebilir veya besleyebilirsiniz. 

Kahvaltılar çok etkileyici değil, ama incelemelere göre, personel kusursuz çalışıyor. Bu arada, bu otel ücretsiz havaalanı transferleri sunuyor ve buna gerçekten ihtiyaç var, çünkü bu binayı ilk kez kendim bulamamaktan korkuyorum. 

Hatırlar mısın, şehrin tam kalbinde yaşamak istediğimi söyledim? İşte bu otel, Taksim Meydanı'nda, tüm ana atraksiyonların yakınında bulunuyor. İstanbul'da yürümek için ideal bir konum. Tabii ki, pencereden manzarayı da fark ettim. Balkonu olan birkaç şık süit var. Dahası, burada kalmanın maliyeti oldukça hoş!

Boğaz manzaralı birkaç harika oda keşfettim. İlk seçenek, panoramik penceresi olan standart bir çift kişilik oda. Küçük boyutlu, şehir ve Boğaz manzarası sunuyor ve penceresinin önünde rahat bir sandalye var. Genel olarak fena değil, ama daha büyük bir odayı tercih ederim. İkinci seçenek, biraz daha büyük olan köşe deluxe; yatak odasında ve banyoda kocaman bir pencere var. Diğer bir seçenek ise Boğaz manzarasına sahip junior süit, bence mevcut olanların en sevimlisi. En iyi seçenek ise panoramik camlarla ve bir balkona sahip lüks süit. 

Beni en çok etkileyen, manzaralı şeffaf banyo oldu. Oda ucuz değil ama buna değer! Tüm seçenekler arasında, oldukça kartpostallık bir manzaraya rağmen, boğaz uzakta sadece görünmekte. Bu durum beni rahatsız etmiyor, ama sizi uyarmalıyım. Tabii ki, deniz kenarında yer alan otellerle karşılaştırılamaz. Önemli olan, üst katlarda bir oda seçmektir; o zaman şehir manzarası, büyük ölçüde garanti altına alınır.

Tekrar ediyorum, otel tam olarak Taksim Meydanı'nda, metro istasyonunun yakınında bulunmaktadır. Bu bölge merkezi olarak kabul edilir, her zaman birçok turist vardır, çok gürültülü ve kalabalıktır. Ancak, sadece birkaç dakikada ünlü butiklerin, restoranların ve hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu Istiklal Caddesi'ne yürüyebilirim. Bu arada, oradan geçen eski bir turist tramvayı, hayalini kurduğum Galata Kulesi'ne beni hızla götürebilir. 

Ayrıca, metroya yakınlık büyük bir avantaj, şehrin diğer bir yerine hızlı seyahat imkanı sağlıyor. Gürültü ve insan sayısı açısından, konum pek şanslı değil; burada pencereleri kapalı uyumak zorunda kalacağım. Beğendiğim bir diğer şey de, turistleri havaalanına götüren Havatas servis otobüsü duraklarına olan yakınlığı. 

Bu oteldeki odaları gerçekten çok beğeniyorum. Küçük olabilirler ama harika görünüyorlar: ahşap zeminler, dev pencereler, kaliteli mobilyalar. Ayrıca teraslı ve Boğaz manzaralı harika bir Blu bar var, kahvaltı veya akşam yemeği için oraya gitmek isterdim. Bu arada, buradaki yemekler mükemmel: çeşitli bir açık büfe ve en lezzetli taze sıkılmış meyve suları. Geleneksel bir Türk kahvaltısı bile sunduklarını söylüyorlar!

Ayrıca büyük bir tedavi yelpazesi sunan bir spa var ve açıkçası, hepsini denemek istiyorum. Otel için yapılan yorumlar çok iyi. Dışarıdaki sürekli gürültüden birçok kişinin memnun olmayacağını düşünmüştüm, ama neredeyse hiç kimse bunu dile getirmiyor. Herkesin memnun olmadığı tek şey, yerel alkol fiyatları. İçki içmediğim için ne kadar güzel!

Deniz kenarından beklenmedik şekilde uzaklıkta, Boğaziçi manzaralı başka bir harika otel keşfettim. Bina gözden kaçırılması zor ve üst katlarından neredeyse tüm şehri görebileceğim! Bu kadar yükseklikte yaşamak beni biraz korkutsa da, bunun unutulmaz bir deneyim olduğunu düşünüyorum! Bu seçeneği seçimime eklememin tam nedeni, sadece Boğaziçi'ni değil, aynı zamanda İstanbul'un büyük bir bölümünü görebilme fırsatıydı. 

Bosporus manzaralı bir lüks oda benim için ideal olurdu. Oda, rahatlayıp hayali manzaranın tadını çıkarabileceğim bir sandalyeye sahip geniş bir balkona sahip; hem boğazın hem de ünlü Bosporus Köprüsü, Prens Adaları ve hatta güneydeki Marmara Denizi'nin manzarası. Elbette, muhtemelen özel bir şey göremeyeceğim - burada, kuş bakışı perspektiften panoramik bir manzara ile karşılanıyorum! 

Otel ayrıca Bosporus manzaralı odalar da sunuyor - bunlar, kısmi manzaraya sahip bütçe dostu lüks odalar, dev apartmanlar, imza Bosporus süiti (aynı zamanda dev), ve iki yatak odalı bir rezidans. Açıkçası, hangi odayı seçersem seçeyim, manzara yine etkileyici olacak; önemli olan daha yüksekte olmak, daha iyi.

Herkes bu lokasyonu uygun bulmayabilir, ama bu oteli geçemem. Şehrin Avrupa tarafında, Levent, Ulus ve Etiler ilçeleri arasında bir tepenin üstünde yer alıyor. Zorlu Center'ın hemen yanında restoranlar, dükkanlar ve butiklerle birlikte olması harika. Bu arada, alışveriş yapmak için mükemmel bir yer! Burada dolaşacak pek bir şey yok ve sadece birkaç atraksiyon var. Elbette, tarihi merkezden oldukça uzakta - taksiyle 20 dakikada Taksim Meydanı'na ulaşabilirsiniz, ve bu trafiğin olmadığı durumda. Bütün bu güzel manzara için tam merkezde yaşamayı bırakmaya hazır olup olmadığımı bile bilmiyorum. 

Yani, ne söyleyebilirim ki? Bu, şehirdeki en yüksek binalardan biri. Elbette, böyle bir manzarayı başka hiçbir yerde göremem. Ayrıca, devasa teraslı harika restoranlar, çok havalı bir spa kompleksi (terası ile birlikte) ve yalnızca bir geçiş satın alarak erişebileceğiniz bir lounge var. Odalar, modern sanat koleksiyonu ile dekore edilmiş. Raffles zincirinin dünyadaki en iyi zincirlerden biri olarak kabul edildiğini biliyordum ama bu seviyeyi beklemiyordum. Burada her şey en küçük detaya kadar düşünülmüş: nazik uşaklar, mükemmel oda servisi, tatlılarla birlikte öğle çayı ve sayısız kompliman. Ve bu, önerdiğim tüm seçeneklerin en pahalı olanı.

Bu büyük lüks otel, rahat odaları ve belki de Boğaz ve şehrin en iyi manzaralarıyla beni gerçekten etkiledi. Tepe üzerinde yer aldığı için, üst katlardaki manzaralar boğazın üzerinde muhteşem. Fotoğraflara bir bakın! Böyle bir otelden şehre ayrılmanın benim için zor olacağını düşünüyorum, çünkü ihtiyacım olan her şey otelde mevcut ve pencereden ana turistik yerleri, gemileri ve tabii ki büyük bir sayıdaki martıları görebiliyorum! 

Bu tam anlamıyla "ne kadar yüksek, o kadar iyi" durumu! En lüks manzaralı odalar üst katlarda yer alıyor. Bu bir balkonlu ve teraslı özel daireler ile bir başkanlık süiti. Elbette, bu odaları çok seviyorum ama çok yüksek fiyata gözlerimi kapatsam bile 270 metrekarelik bir odada yalnız ne yapacağımı hayal etmek zor. Bu yüzden, Boğaz manzaralı bir çift kişilik deluxe odası tercih ederim. İçinde ihtiyacım olan her şey var: konforlu mobilyalar, panoramik pencereler ve bir Fransız balkonu (yine de oturma alanı olan normal bir balkonu tercih ederdim). Şimdi ise muhteşem bir terası olan lüks Izaka restoranından bahsedeceğim. Orada akşam yemeği yemek istiyorum! Tepeden hem Boğaz'ı hem de Haliç'i, ayrıca Topkapı Sarayı'nı görebiliyorsunuz derler. 

Otelin konumu mükemmel; Dolmabahçe Sarayı'nı ziyaret etmek istersem Taksim Meydanı'na ve sahile hızlıca yürüyebilirim. Biraz aşağıya gidersem, İstanbul'un Anadolu yakasına gitmeyi planladığım Kabataş feribot terminalini bulabilirim. Otelin alanı olağanüstü büyük; orada kaybolacak gibi hissediyorum! Bu arada, hemen karşısında Atatürk Kültür Merkezi var. Tarih ve Türk kültürü meraklısı olarak, burayı çok ilginç buluyorum!

Elbette, beni en çok etkileyen şey bu otelin boyutu ve oldukça geniş arazisi oldu! Belki biraz abartıyor olabilirim ama burası sanki şehir içinde bir şehir gibi. Bina çok modern ve iç avlu harika bir şekilde dekore edilmiş, orası çok sıcak ve samimi geliyor! Hatta lüks restoranlar, spa merkezi, çeşitli banyo ve sauna türleri ile muhteşem odalar tüm manzarayı mükemmel bir şekilde tamamlıyor. Bu arada, okuduğum yorumlar sadece olumlu idi, bu da nadirdir.

Hemen şunu söyleyeyim ki bu otel herkes için uygun olmayabilir, çünkü şehir merkezinden 12 km uzakta. Ancak, fotoğraflarından ve tatil köyünde gibi hissetme fırsatından o kadar etkilendim ki onu seçkimde yer verdim. Tabii ki, şehirden bu kadar uzakta kalmak istemiyorum, ama bu panoramik pencerelere ve Boğaz manzarasına sahip lüks odalara bir bakın! İstanbul'daki yoğun günlerden sonra tamamen dinlenip rahatlamak için burada birkaç gece konaklamayı düşünüyorum.

Öncelikle, otelin odalarını keşfetmeye başladım. En çok "Kuzey" süitini beğendim, Boğaz manzaralı. Bina deniz kenarında olduğundan, manzaranın etkileyici olması gerek. Burada manzaralı birçok oda var. Yat marinaya bakan deluxe odalar (aynı zamanda ilginç bir seçenek) ve hatta keyifli bir balkona sahip ayrı daireler de mevcut. Nedense burası bana Yunan otellerini hatırlatıyor. Belki de bu, parlak iç mekanlar, pencereden dışarıda görünen sonsuz deniz ve tatil atmosferiyle ilgili. Ayrıca, boğaz manzaralı akşam yemeği yiyebileceğiniz çok güzel bir teras da var!

Otel, Boğaziçi'nin Avrupa yakasındaki Tarabya bölgesinde yer almaktadır. Genel olarak, güzel bir alan. Haritayı inceledim ve burada çok sayıda balık restoranı olduğunu fark ettim! Deniz ürünlerini gerçekten sevdiğim için kesinlikle birkaçını ziyaret etmem gerekiyor! Cazibe merkezlerine gelince, burada çok fazla yok. Sanırım burası daha çok dinlenmek ve denizin güzelliğinin tadını çıkarmak için bir yer.

Bu arada, otelin hemen yanında büyük ve güzel bir sahil yolu var - yürüyüşler için mükemmel bir yer! Taksi ile tarihi İstanbul merkezine ulaşmak yaklaşık 30-40 dakika sürüyor ve havaalanına daha hızlı ulaşabilirim çünkü şehir içindeki trafiği atlayabileceğim.

Bana göre, burası tam anlamıyla bir tatil için mükemmel bir otel. Yorumlarda, İstanbulluların genellikle hafta sonları burada dinlenmek ve şehrin temposundan uzaklaşmak için geldiğini okudum. Temelde, onları anlayabiliyorum; görünüşe göre, çok hareketli ve hızlı bir şehir.

Ayrıca, yorumlar yerel kahvaltıların o kadar övgüyle bahsediyor ki, gerçekten insanların söylediği kadar lezzetli olup olmadığını görmek için meraklandım! Odalara gelince, onları seviyorum — aydınlık iç mekanlar, geniş odalar, harika manzaralar. Hizmetle ilgili herhangi bir sorun yok; burada çalışanlar çok nazik ve birkaç yabancı dili konuşuyorlar. Otelde bir spa, sauna ve havuz var, bu yüzden uzak konumuna rağmen harika vakit geçireceğim.